SOSYAL MEDYA ADMİNLERİMİZ

Melisa Kayalı

Ben Melisa Kayalı. Manisa/Akhisar’lıyım. Evliyim. 30 yaşındayım. 2015 senesinde Lokal ileri evre meme kanseri tanısı aldım. 5 senedir meme kanseri ile dans ediyorum. 2018 yılında meme kanserim nüksetti ve sonrasında 3 defa metastaz yaptı. 7 operasyon geçirdim. O zamandan bu yana hâlâ kemoterapi tedavim devam ediyor. 4. evre meme kanseri ile hayatıma vazgeçmeden devam ediyorum.

Kanser tanısı aldığım zaman kendimi boşlukta hissettiğimde Kanserle Dans Derneği karşıma çıktı ve bana kol kanat oldular. Yaralarımı Kanserle Dans Derneği’nin güzel yürekleri ile sardım. Kanserle Dans Derneği sayfalarında aradığım temiz bilgilere kolayca ulaştım, aydınlandım. Destekleri için minnettarım. Sonrasında kendimi toparladım ve ben de gönüllü olarak Kanserle Dans Derneği’nde sosyal medya yöneticiliğine (adminliğe) başladım. 4,5 senedir bu güzel ailenin içindeyim.

Dernek sayfalarımız aracılığı ile bilgi paylaşımları yapıyorum. Elimden geldiğince tüm hastalarımıza destek olmaya çalışıyor, onlarla umudumu paylaşıyorum.

Bu güzel ailenin bir parçası olmaktan hem gururlu hem de çok mutluyum. İnsanların hayatına dokunabilmek, onları anlayabilmek, en umutsuz anlarında onlara destek olabilmek ne kadar da huzur veriyormuş meğer…

Şu sözü gönüllülüğüm boyunca hep ilke edindim: “Gönüllü olmak zorunlu olmadan sorumlu olmaktır.”

Hayatta, acılar da paylaştıkça azalır ve buna inanarak elimden gelen gayret ve destek ile bu güzel ailede varım. Sevgilerimle…

NEZİH HUKAY TEKMAN

Erzurumluyum, Erzurum’da sağlık personeliyim. Kanserle Dansla 2013 yılında tanıştım ve gönüllülük hikayem böylelikle başladı.

Kanserle Dans Ailemiz için herkes elinden geleni yapıyor, uzanıp kalplere dokunuyor. Bende onlardan biri olmaya gayret ediyorum.

Proje kapsamında bana da yer verildiği için çok mutluyum. Bir elin beş parmağından biriyim sadece. Bir kişiyi daha doğru soru sormaya yönlendirip, farkındalık oluşmasına katkıda bulunabilirsek ne mutlu bize.

Cansu Kılıç

Merhaba,

Ben, Kanserle Dans Derneği gönüllü sosyal medya yöneticilerinden Cansu Kılıç.
Büyüyen ailenin bir parçası olduğum için mutluyum. Büyümeyi, iki şekilde düşünmenizi istiyorum: Hem yeni insanlar tanımak hem de paylaşarak büyümek. Bizi üzen ve sevindiren yaşantılarımızı paylaşıyoruz. Birbirimizi dinlerken daha çok büyüyoruz aslında.

Mücadeleler, mücadelemizin yeşeren filizi oluyor.

Etkinliklere katılarak farkındalık çalışmalarına ses ve renk katmaya çalışıyorum.
Hoytur ekibiyle başladığımız serüvende çalışmalar sırasında geçirdiğim ufak bir rahatsızlık sebebiyle sahneye çıkamasam da hikâyesi olan kadınlara oturduğum yerden alkış tuttum. Kostümlerle ve figürlerle bizi izleyenlere bir şeyler söyledik o akşam.

Çalışmalar sırasında yabancı ziyaretçilerimiz de oldu. Çok keyifliydi bir araya gelmek.

Dernek başkanımız Sevil Gürkan, hep yapıcı oldu. Tanıştığım “Sevil Hanım”, zaman içinde “Sevil ablam” oldu.

Ankara’nın ayazında kokteyllerde, flamenko gösterilerinde buluştuk.

Figen Ar moderatörlüğünde “Akciğer Kanserinde Işık Olmak, Umut Olmak” projesinde Başkent Üniversitesi’nde görev aldım.

Sevgili gönüllü sosyal medya yöneticilerimizden Melisa Kayalı’nın da dediği gibi “Gönüllü olmak, zorunda olmadan sorumlu olmaktır.”

Daha birçok etkinlikte, isteyerek ve elimden ne gelebilir? Düşüncesiyle bulundum.

Sevil abla, sosyal medya yöneticiliğinden (adminlikten) bahsettiğinde, yapabilir miyim? Diye düşündüm. Hasta yakını olarak hastalar için ne yapabilirim? Doğrultusunda bir adım daha yaklaştım. Okuyarak öğrendiklerimi, paylaşmaya çalışıyorum.

Hani diyoruz ya “Ya Sen Ya Ben Ya Da Sevdiğimiz, KANSERLE DANS Ettik, Ediyoruz, Edeceğiz.”

Betül Çobankaya

24 yaşındayım ve İnşaat Mühendisiyim. Kanser geçmişim olmadığı hâlde ve hasta yakını olmamama rağmen derneğin yapıcı ve yararlı yaklaşımları beni heyecanlandırdı. Amacım insanlardan çok, insanlık için yararlı bir birey olmak.

Birçok kişiye ulaşıp yardımcı olmaya çalışmak çok güzel. Sizlere sadece bilgi konusunda değil, zamandan da tasarruf ettirecek dokunuşlarımızla ulaşabileceğimiz her bir projede yer almaktan mutluluk duyuyorum.

GÜLÇİN AKTAŞ

Merhaba. Ben Gülçin Aktaş. 33 yaşındayım, evliyim ve 4 yaşında bir oğlum var. 11.11.2017’de başladı benim hikâyem. Hastalığımı öğrendiğimde verdiğim ilk tepki kahkaha atmaktı. İnanamamıştım, konduramamıştım, inanmak istememiştim. Kim Kabul edebilir ki hayatında adını dahi ağzına hiç almak istemediği hastalığın kendisinde olduğunu. Doktorun odasından çıkana kadar kahkaha attığımı, amaçsızca güldüğümü sonrasında ağlama krizine girdiğimi hatırlıyorum. Düşündüğüm tek şey ben bunu nasıl söyleyeceğim eşime, anne babama. Söylemek zorundaydım nasıl yaptım hiç hatırlamıyorum. 1 yaşında bir meleğim vardı ve onu bensiz bırakamazdım. Toprak’ım, bensiz ne yapar? Diye düşünüp ağladım uzun bir süre. Sonrasında gelen hastane araştırma süreci, korku dolu anlar, korku dolu bekleyişler… Okumadığım  araştırmadığım bilgi kalmamıştı. Kanserle Dans’la da bu süreçte tanıştım. İlk ameliyatımı olduktan sonra  patoloji sonucumun korku dolu bekleyişi başladı. Maalesef sonuç kötü geldi. 2. evre mesane kanseri, aşırı agresif bir tümör ve çok hızlı yayılıyor, dedi doktorum. Vakit kaybetmeden başlayan kemoterapiler. Hiç sevemedik birbirimizi maalesef. Bütün yan etkilerini yaşadım, fazlasıyla. Sonrasında 2. Ameliyatımı oldum, duruma bakabilmek ve değerlendirme yapabilmek için. Maalesef tek başına kemoterapiler, benim vahşi tümörlerimle savaşamamıştı. Radyoterapi artı kemoterapiyi birlikte verme kararı aldı doktorlarım. Daha ağır 6 hafta beni bekliyordu. 33 gün radyoterapi 6 hafta kemoterapiyle tedavimi tamamladım. Çok yoruldum, yeri geldi pes ettim başaramayacağım! dedim.

Tam 17 kez ameliyat oldum, şaka gibiydi. Ama çok şükür her şey yolunda gitti. 3 aylık kontrollerime gidiyordum ki çok uzun sürmedi nüksetmesi. Kötüyü hiç düşünmedim ki ben, hiç yakıştırmadım kendime bunu. Hayatta her şey dilediğimiz gibi olmuyormuş maalesef. Nüks sonrası büyük ameliyata karar verildi. Hep korktuğum, kaçtığım, en başından beri reddettiğim büyük ameliyatı olmak zorundaydım. Başka çıkış yolu kalmamıştı. Kimse yanaşmadı ameliyatımı yapmaya… Kaç tane doktora gittik, hiç bilmiyorum. Radyoterapi aldığım için çok çok riskli bir ameliyattı çünkü. Ama sonunda bir mucize oldu ve ameliyatımı yapmayı kabul etti bir doktor. Evet çok çok zor olacaktı her şey, belki çok daha fazla acı çekecektim ama bitecekti sonunda. Tek istediğim o ameliyattan sağ çıkabilmekti. Gözümü açtığımda oğlumu, ailemi, sevdiklerimi karşımda görebilmekti.

☆ 11.10.2019.

Ameliyat öncesi ve sonrasındaki 3 güne dair hemen hemen hiçbir şey hatırlamıyorum. Çok korkularım vardı. Çıkacak mıyım ameliyattan? Çıktığımda neler yaşayacağım?… Koskoca bir bilinmezliğe gidiyordum. Hayatımın kararını vererek ölümle yaşam arasında yüzde 50/50 ihtimalle sürdüler sedyemi, o buz gibi olan ve hiç sevilmeyen yere…

Her şey yolunda gitmiş çok şükür. Uyandığımda burnumdaki hortumu çekiştiriyor, boynumdaki katateri sökmeye çalışıyormuşum. Çarşafı kaldırıp karnıma bakıyormuşum. Her uyandığımda aynı şeyleri tekrar edip durmuşum… Çarşafı her kaldırdığımda bir mucize olsun istiyordum herhalde.

Birkaç gün sonra kendime gelip ayıldığımda acı gerçekle yüzleştim. Karnımda tam 40 tane zımba ve bir torba vardı. Ve ben ölene kadar o torbayla(ürostomi) yaşayacaktım. Yapamam, olmaz, yaşayamam! diyordum. Yaşanıyormuş… Evet çıkmıştım o ameliyattan ama ardımda mesane, rahim, yumurtalıklar, lenf nodları ve daha bir sürü şey bırakarak…

Evet, bir daha çocuğum olmayacak ama nefes alıyorum hâlâ hayattayım var mı daha ötesi?  Ömrümün yettiği kadar da sarı tospiğimin (Toprak) yanındayım inşallah.

Şu an her şey yolunda. 3 aylık kontrollere ve hep mavi kalmaya devam.
Not; “İnsanın acısı ne kadar derin olursa, bir insan o kadar güçlenir ve o kadar güzel güler…”

Kanser tanısı aldığım zaman çok büyük bir boşlukta, bilinmezlikte boğuldum. İşte bu süreçte Kanserle Dans Derneği karşıma çıktı. Bu sayede aradığım tüm bilgilere, yaşanmışlıklara bu sayfada şahit oldum.  Sonrasında ben de gönüllü olarak Kanserle Dans Derneği’nde sosyal medya yöneticiliğine (admin) başladım. Yaklaşık 3 senedir bu güzel ailenin içindeyim. Elimden geldiğince tüm hastalarımıza destek olmaya çalışıyor, onların da yaralarını sarmalarına yardımcı oluyorum. İnsanların hayatına dokunabilmek, bu süreçte neler yaşadığını anlayabilmek ve yolunu kaybedenlere ışık olmak bana çok huzur veriyor. Bundan sonra da elimden gelen her türlü destek ile bu güzel ailede olmaya devam edeceğim. Sevgilerimle…

AYŞE KAPLICA

Ayşe Kaplıca ben, eskilerin bankacısı şimdilerin yoga eğitmeni.

Gazi Üniversitesi İşletme bölümünden mezun olurken her İİBF mezunu gibi hayalim ya uzman olmak ya da teftişte çalışmaktı.

Başarılı bir üniversite hayatından sonra bir bankanın genel müdürlüğünde uzman olarak çalışmaya başladım; kendimce hayallerime kavuşmuş, Ankara’dan İstanbul’a taşınmıştım.

2014 yılında evlendim ve evlendikten 1 ay sonra meme kanseri teşhisi kondu. Neler oluyordu? Neden bendeydi bu kitle? gibi karmakarışık kalmıştım 28 yaşımda. Kemoterapi, radyoterapi, hormon tedavisi yanında bir sürü kelime ve başkalarından duyduğum tedavi şekilleri… Öyle bir anda oluyorsun ki dünya duruyor, kelimeler kafanda uçuyor ve “ben ölecek miyim?’’ sorusuyla kalakalıyorsun. Tedavilerin içinde buldum kısacık zamanda bedenimi. Erken yaş olduğum için ve hormonlarım çok aktif olduğu için hemen başlayıverdik. Bu süreçte eli hep üzerimde olan sevgili Prof. Dr. Yeşim Eralp hocam, iyi ki onunla bu yola çıkmışım.

Yaklaşık 6 ay kadar tüm tedavilerden geçtim ve 5 yıldır hormon tedavisiyle (Tamoksifen ve Zoladex) devam ediyordum ki “merhaba” dedi, karaciğer metaztası  ile kanserim bana. Tabii o an yaşadığım tüm duyguları kelimelere dökmem çok zor çünkü tam bitti derken, Zoladex hayatımdan çıkıyor derken yeniden başlamak… Bilmem garip ama tüm bu yaşadıklarımın arasında harika şeyler de oldu hayatıma dair. Bankacıyken bambaşka bir yola girdiysem sanırım “kanser’’ senin sayende…

İşte kendimi tanıdığım böyle bir zamanda yogayla tanıştım.

Kendi pratiklerimi yaparken içinde daha da derinleşmek ve yoganın felsefini öğrenmek için Yöntem Yurtsever hocam ile “Vinyasa Yoga Eğitmenlik Eğitimi”ni tamamladım. Dedim ya yol bambaşka yerlere sürüklerken işimden istifa ettim ve “Ayşe, sen buradan devam etmelisin!” dedim. Hareket etmek çok kıymetli. Hareketin içinde kalmak ve kendine inanmanın kıymeti ise bambaşka. Yoga bana kendime inanmayı, bahanelerin sadece bahaneden ibaret olduğunu gösterdi. Bu yolda başkalarına da şifa olmak, beraber ilerleyebilmek ve öğrenebilmek adına “Nefis Hayat Yoga Tuzla”da canım Gözde hocamla nefis öğrencilerle buluşuyoruz.

Ve çocuklar… Bambaşka dünyaları var. Ben de onların dünyasına dalmak, onlardan da bir şeyler öğrenmek için Başak Yüksel hocam ile “Çocuk Yogası Eğitmenlik Eğitimi”ni başarıyla tamamladım ve onların eşsiz dünyalarına ortak olma tadına ulaştım.

Şimdi sıra da “Hamile Yogası Eğitmenlik Eğitimi” var. Nur Sakallı ve Ayca Yılmaz hocalarımla kim bilir orada neler bekliyor beni ve neler katıp kendime, neler aktaracağım sizlere?…  En önemlisi beraber neler öğreneceğiz?… Derken zihnim, bitirdik bile eğitimi. Hamile kadınlar, size bayılıyorum! Çok eşsizsiniz.

Yoga, salt bir hareketler bütünü değil; her şeyi barındıran, multidisipliner, bir felsefe… Gelin, beraber bu eşsizliğin tadına varalım.