Testimonials 1

Atölye ART’ık 1982 yılında Cemil Beycan ve Şule Erdem tarafından kuruldu. Adından yola çıkarak doğaya ve çevreye saygıyı vizyon edinmiş ikili, geri dönüşüm amaçlı ürettikleri farklı disiplinlerdeki çalışmaları ile sanatı, toplumun her kesimi ile buluşturmuştur. Tasarladıkları Maskeler, Kâğıt Heykel, Masklar, Geleneksel Türk Evleri Maketleri ile toplumun farklı kesimlerini sanatla buluşturan Atölye ART’ık, pek çok festivale ve projeye katılmış; sergiler, atölyeler ve TV programları gerçekleştirmiştir.

Engelliler, kanser hastaları, kadınlar ve çocuklar için farklı tasarımlar yapan ikili, madde bağımlılığı ve çevre bilincine yönelik çeşitli projelerde de yer almışlardır.

Kanserle Dans Derneği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Kent Konseyi, Kırklareli Belediyesi, Çeşme Belediyesi, Karabağlar Belediyesi, Söke Belediyesi, Germencik Belediyesi, Afro Türkler Derneği, İYEM Derneği, Yaşlı Politikaları Derneği; iki gönüllü yüreğin (“Atölye ART’ık”) işbirliği yaptığı başlıca kurumlardır.

ATÖLYE ART’IK

İlköğretimini Denizli’de tamamladıktan sonra lise öğrenimi için yatılı olarak Balıkesir’e giden Aysun İnan, Sağlık Meslek Lisesi’nden 1990 yılında mezun olmuş ve Ankara Numune Hastanesi’nde hemşire olarak çalışma hayatına başlamıştır.
Aynı yıl Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü’ne gece çalışarak devam etmiştir. 1994 yılında Sosyal Hizmet Uzmanı olarak mezun olmuştur. Özveriyle ve severek yaptığı hemşirelik mesleğinden yine çok severek eğitimini aldığı ikinci mesleğine 1997 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde kadro değişikliği yapmıştır. Aynı yıl İzmir Konak Dr. Hayri Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi’nde Sosyal Hizmet Uzmanı olarak çalışmaya başlamıştır.
Sosyal Hizmet Uzmanlığı’nı hem mesleki hem de hayat felsefesi olarak benimseyen Aysun İnan, 2007 yılında Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne atanmıştır ve halen aynı hastanede çalışmalarını sürdürmektedir.
İzmir’in ilk palyatif servisinin kuruluş aşamasıyla ilgili çalışmalarda yer almıştır. Çeşitli derneklerle gönüllü çalışmalar sürdürmektedir. 2015 senesinde Kanserle Dans Derneği ile tanışmış olup hastalara yönelik destek hizmetleri biçiminde dernekte faaliyetlerine devam etmektedir.

AYSUN İNAN

Gönüllü olmak; iyilikte, güzellikte, yardımda ve merhamette, insana insan gibi davranmakta. “Ben” duygusundan sıyrılıp “biz” olmayı becerebilmek esas olan. Çok çok eskiden vakıflar güzel yapmışlar bu işleri. İhtiyacı olanı bulup ona fark ettirmeden, onuruyla oynamadan yapmışlar. Şimdilerde vakıf denince tecavüz, taciz, kendi kesesini doldurmak akla ilk gelenler.

“Sağ elin verdiğini, sol el bilmeyecek” diyen bir dine mensubuz. İnsan olmak demek; din, dil, mezhep, ırk ve renk ayırt etmeden tüm yaratılanı eşit görmektir. Gönüllülük bir tık öndedir. Çünkü olması gereken karşıdakine sadece insan gözüyle bakabilmek ve ona göre davranmaktır.

Son zamanlarda bırakın insan olmayı, ayrıştırmak için elimizden geleni arkamıza koymuyor ve adeta bu konuda yarışıyoruz.

Çevrenizde gerçek anlamda gönüllü işler yapan kişiler varsa onlara imkânlarınız dahilinde, her zaman, manevi ve maddi destek verin. Gerçekten hem size hem topluma yararı olur. Diyoruz ya “ne yapabilirim tek başıma?” diye. Gönüllü olabilirsiniz.

Yaptığı kıymık kadar iyiliği tomruk gibi gösterenlerden değil, yaptığını kendinden başkası bilmeyenlerden olun. Bir de etrafınıza bakın, araştırın. Gerçek gönüllülük yapanları mutlaka bulursunuz. Onlara destek olun. Bugün hepimiz “gönüllülük ne demek?” onu araştırıp öğrenmekle başlayalım güne. Sonrasında zaten kendiliğinden içinde olursunuz tüm gönlünüzle.

O kadar çok alanı var ki! Kimi hastalara kimi okuyanlara kimi maddi ihtiyacı olanlara… gibi. Siz de biraz kafa yorun, mutlaka size uygun gönüllülük bulursunuz.

Yeter ki isteyin! Gerisi kolay ve çağımızın çok gönüllüye ihtiyacı var.

ASİYE YILMAZ

Ben, Gözde Kocabıyık. Oyuncuyum ve aynı zamanda drama eğitmeniyim.
Sanırım en büyük dramamı 2012 yılında anneme “lösemi teşhisinin’’ konulmasıyla yaşadım. Annemin hastalığına çare bulmak amacıyla araştırmalarda bulunup kendimi çok yorgun ve çaresiz hissettiğim anda, Kanserle Dans Derneği’nin kurucuları- iki güzel melek- Esra ve Ebru ile tanıştım. Annemin hastalığı boyunca bana güç verdiler, destek oldular. Araştırmalarım boyunca doğru kanalda olduğumu anladım. Ancak 2013 yılında maalesef annemi kaybettim. Ama Kanserle Dans ailemden kopmadım. Bu güzel ailede kardeşlerim ablalarım ve dostlarım oldu. Birlikte güzel etkinliklere, organizasyonlara imza attık; birbirimizin yaralarını sardık. Birlikten kuvvet doğar ilkesiyle, el ele gönül gönüle verip kalplerimizi aynı amaçta birleştirdik.
Belki birçoğumuz Kanserle Dans yolculuğunda tökezledik, yakınlarımızı kaybettik, ama yılmadık. Bizim gibi dans eden arkadaşlarımızın yol arkadaşı olduk, olmaya da devam edeceğiz. İnanıyorum ki birlikte çok daha güzel projelere imza atıp kanserle dans edenlere ışık olacağız, ses olacağız. Durmak yok! Dansa devam! İyi ki varsın, Kanserle Dans!

Gözde Kocabıyık

Adım, Defne. Anlamı, güzel kokulu bir ağaç. Çok eski zamanlarda, şifalı bitki olarak kullanılırmış. Babam, Genel Cerrah ve sıkça kanser ameliyatları yapıyor. Küçük yaştan beri kanser hastalarından, tedavilerine… babamdan çok şey dinledim. Babam, her zaman derdi ki: “Kanser tedavi sürecinde, kişinin duygusal durumu çok önemli. Yanında yakınlarının olması ve tedavi gören kişinin umutlu olması lazım.”
Kanserle Dans Derneği’nin insanların ruhuna dokunarak onlara umut olduğunu, ilham olduğunu ve belki de ruhlarının şifası olduğunu gördüm. Şimdi 17 yaşındayım, İzmir Amerikan Koleji’nde okuyorum ve okulumuzun dans takımındayım. Kanserle Dans’ın felsefesini, yaşıtlarımla paylaşmak ve onlara yardım etmek istiyorum.

Defne Akbulut

2014 yılında vücudumun sesini dinleyip doktora gittiğimde ertesi gün kendimi ameliyathanede buldum. Doktorum beni 1 gün yatırıp çıkartacaktı. 5 gün oldu hâlâ hastanedeydim. O gün: “Hocam, kötü bir şey mi?” dediğimde, aldığım cevap “Evet.” oldu. İşte o anda benim için hayat durdu, her şey anlamsızlaştı. İşim, ailem, evim… Her şey. Tam 2 yıl. Ta ki derneğimizin başkanı, 35 yıllık arkadaşım Sevil Gürkan beni çeke çeke derneğin grup psikoterapisine götürene kadar. Derneğimizin gönüllü psikoloğu Sibel Cesur Akyunak’ın bizler için yaptığı birkaç grup terapisi sonrasında yeniden hayata dönmeye başladım. İşime döndüm. Her şey normalleşti ve o günden beri dernek için projeler üretiyorum.
Kemoterapi ve radyoterapi almadığım halde tek bir kelime 2 yılıma mal oldu. Dernek çalışmalarımız kapsamında katıldığımız tıbbi kongrelerde ve farklı platformlarda bunu dile getirerek hastaların ilk tanıdaki duygularının sesi oldum. Olmaya da devam ediyorum.
Ayrıca doktoruma (Prof. Dr. Ali Ayhan) ne kadar teşekkür etsem az. Bana derhal müdahale ederek erken tanı ile kemoterapi, radyoterapi almadan süreci atlatmama neden olduğu için.
Derneğimizin en önemli misyonu erken tanı farkındalığı. Erken tanı, hayat kurtarır. Vücudunuzun sesini dinleyin.

Dr.F.Figen AR (Kimya Mühendisi)

Looking for a First-Class Business Plan Consultant?